B Harfi ile Başlayan Deyimler ve Anlamları


Bu yazımızda B harfi ile başlayan deyimler ve anlamlarını sizler için listeledik. B ile başlayan deyimleri inceleyebilirsiniz. İster ödevlerinizde ister araştırmalarınızda isterseniz de oyunlarınızda kullanabilirsiniz.
Yazdığımız B harfi ile başlayan deyimleri içeriğimiz umarız hoşunuza gider ve amacınıza uygun bilgiler elde edebilirsiniz.
B harfi ile başlayan deyimler yazımıza geçmeden hemen önce biraz deyimlerimizden ve kültürümüzden bahsetmek istiyorum. Aslında içinde yaşadığımızın toplumun ne kadar köklü gelenekleri olduğunu biliyoruz. Atasözleri ve anlamları, özlü sözler ve türlü deyişler de bu geleneğin bir parçası aslında. Hani Antik Yunan tarihinde filozofların o hayatı sorgulatan felsefi sözleri var ya. İşte bizimde atasözlerimizin ve deyimlerimiz var.
Deyimler genel anlamda mecazi bir anlam taşır. Dolaylı anlatım da diyebiliriz. Verilmek istenen mesajın üstü kapalı anlatılmasını sağlamak için deyimleri kullanırız. Mesela bir örnek verecek olursak çok telaşlı durumda olan kimseye etekleri tutuştu deriz. Bu bir deyimdir. Deyimler aynı zamanda kalıplaşmış söz öbekleridir. Yani bir kelime gibi düşünün. Değiştirilmez. Değiştirilirse zaten deyim olmaz.
Bizim kültürümüzde de Türk deyimleri oldukça fazladır ve yine aynı fazlalıkta kullanılır. Dikkat etmişseniz bizim milletimiz kendini ifade etme konusunda sıkıntı çekmez. Özellikle biraz daha yaş almış kimseler en entel kişilerle de konuşur, toplumun en alt sınıfını oluşturan kişilerle de konuşur. Çünkü duygularını ve anlatmak istediğini deyişler ile destekler. Aynı şekilde deyimler de kullanarak anlatımını, duygularını güçlendirir. Bu arada yaşa da takılmamak gerek. Olabildiğince erken yaşta deyimler ve anlamları öğrenmek sizlere konuşma konusunda bir rahatlık, kültür konusunda bir genişlik sağlayacaktır. 4. Sınıf deyimler öğrenmek için en ideal yaşların olduğu dönem mesela. Hemen çocuğunuzun eline bir deyimler sözlüğü verip genel bir kültüre sahip olmasını sağlayabilirsiniz. İşte sizi her anlamıyla besleyecek olan deyimler bölümümüzün ilk yazısı b harfi ile başlayan deyimler ve anlamları.
İyi okumalar.
Bağrı yanık : Çok dertli, acılı (kimse).
Başına iş açmak: Uğraştırıcı ve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak.
bir yolunu bulmak : çare bulmak, çözüm üretmek. Örnek Kullanım : Hemen bir yolunu bulurlar yükü üstlerinden aşırmanın
Bam teline basmak: Bir kimseyi hassas olduğu tarafından kızdıracak söz söylemek.
Balıklama atlamak (dalmak) : Bir işi, bir eylemi düşünmeden yapmak.
Bindiği dalı kesmek: Yararı olan bir şeyi kendisi için zararlı duruma getirmek.
Bardaktan boşanırcasına : (Yağmur için) Çok miktarda, şiddetli.
Başını vermek: Bir ideal uğrunda kendini feda etmek, canını vermek.
bora gibi : çok sert, öfkeli, şiddetli.
Başına çıkmak: Birinin hoşgörüsünü, samimi davranışını fırsat bilip şımarmak, tepesine çıkmak.
Baston (kazık) yutmuş gibi : Duruşu, yürüyüşü dimdik olan.
Boyunduruk altına girmek: Birinin egemenliğinin altına girmek, baskı altında yaşamını sürdürmek.
Başına kalmak : Bir işin yapılması, bir kimsenin bakımı, ağırlanması onun görevi olmak.
Baş köşe: Saygı duyulan, önder sayılan büyüklerin oturması için ayrılan yer.
borç almak : daha sonra ödemek üzere birinden para veya bir şey almak.
Başında paralansın: Yapılan bir iyilik defalarca kez kişinin yüzüne vurulduğu için kişinin artık onu istememesi anlamında kullanılan bir söz.
Baş (boyun) eğmek : Razı olmak, kabullenmek, yenilmek.
Burnu bile kanamamak: Tehlikeli bir durumdan kazasız kurtulmak.
Burnu yere düşse almaz: Kendini gereğinden fazla beğenen, kibirli.
Başını (baş) alamamak (bir şeyden): O şeyden kendisini bir türlü kurtaramam ak.
Başını belâya sokmak: Bir kimseyi, zarar göreceği, kötü sonuçlarla karşılaşacağı bir işe sokmak.
Bahtına küsmek : İşlerin ters gitmesi yüzünden karamsar olmak; şansına küsmek, talihine küsmek.
Bahse girmek: Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma yapmak.
Barut kokusu gelmek: Bir yerde savaş veyahut tehlikeli bir şey olacağını sezmek.
Bana mısın dememek : Hiç bir şeye aldırış etmemek.
Buyurun cenaze namazına: Beklenilmeyen olumsuz bir şey oldu, yapılacak bir şey yok, anlamında.
Bakkal çakkal: Bakkal, kasap, manav gibi esnaf için küçümseme yollu kullanılır.
Balon uçurmak: İlgililerin ne diyeceklerini anlamak veya insanların telâşlanmalarını sağlamak amacıyla aslı olmayan bir haber yaymak.
Bastığı yerde ot bitmemek: Gittiği her yere uğursuzluk götürmek.
Baş başa vermek : Toplanıp bir konuyu konuşmak.
Buzdolabına koymak: Sorunun çözümünü ileriki bir tarihe bırakmak.
Baltayı taşa vurmak : Farkında olmadan karşısındakini rahatsız edecek, kızdıracak söz söylemek.
Baskın çıkmak: Üstünlüğünü göstermek, karşısındakini geçmek.
Başı altından çıkmak: Herhangi bir kötülüğü planlayan tertipleyen kimse.
Baş göz etmek : Evlendirmek, aile sahibi yapmak.
Bahtı kara : Talihi kötü olan.
Basamak yapmak (bir şeyi, birini) : Bir kimseden ya da durumdan, daha yüksek bir yere gelebilmek için yararlanmak.
Başa çıkarmak: Bir işi bitirmek, sona erdirmek, başarmak. 2. Bir kişiye aşırı ölçüde ilgi gösterip çok şımartmak.
Başı sıkışmak: Bir sıkıntı karşısında bunalmak.
Başvurmak : Yapılmasını istediğimiz bir iş için ilgili kuruma müracaat etmek.
Bakkal defteri: Düzensiz, karalanmış, yıpranmış defter.
Basıp gitmek : Bir yerden çabucak ayrılmak, uzaklaşmak.
Baş ağrısı: Varlığı tedirginlik verici şey, rahatsız edici kimse.
Başına bela sarmak: Birisinin rahatsız olmasına yol açmak.
Başı altından çıkmak : Kötü bir şeyin, başka birinin tasarlaması ve yönlendirmesiyle yapılması.
Bana mısın dememek : Zorlu bir işe, etkene vb’ye dayanmak, bunlar dan hiç etkilenmemek.
Basireti bağlanmak : Olabilecekleri sezdiği halde uygun biçimde davranamamak.
Baş edememek: Gücü yetmemek, başarı kazanamamak, bir işi başarmakta zorluk çekmek.
Başına dolamak: Oldukça karmaşık, zor bir işi birinin başına bela etmek.
Başı dara düşmek (darda olmak) : Maddi sıkıntı içinde olmak.
Başa baş : Eşit, denk, aynı.
Başa geçmek: Yönetici mevkiine geçmek, yönetimde en üst yeri almak. 2. önem bakımından ilk sıraya geçmek.
Başı derde girmek: Can sıkıcı, üzücü, istemediği bir duruma düşmek.
Başından kaynar sular dökülmek: Olumsuz bir durum karşısında çok sıkıntıya girmek.
Başına ekşimek : Sık sık birinin yanına giderek o kişinin canını sıkmak, rahatsız etmek.
Başı hoş olmamak (bir şeyle), (biriyle) : Ondan hoşlanmamak. 2. O kimseyle arası bozuk olmak; kafası hoş olmamak.
Başımla beraber : Memnuniyetle, seve seve, hiç rahatsız olmaksızın.
Başına çökmek: İştahla sofraya oturmak. 2. Bir işi çabuk bitirmek üzere oturup ele almak. 3. Birini altına alıp dövmek.
Bendeniz cennet kuşu: Ben nazik, zarif kulunuz.
Başından nikah geçmek : Daha önce evlenmiş olmak.
Başını ağrıtmak : Gereksiz, yersiz sözlerle bunaltmak. 2. Tedirgin etmek, uğraştırmak, can sıkmak; kafasını ağırtmak.
Başına buyruk : Hiç kimseden izin almak gereğini duymadan, istediği gibi davranan. 2. özgür, bağımsız (bir biçimde).
Başından korkmak: Hayatından kaygı duymak, cezalandırılmaktan korkmak.
Beyni sulanmak: Bunamak, düzgün düşünememek.
Bel bağlamak : Bir kişiden veya bir olaydan fayda umarak, ona inanmak.
Başını taşa (taştan taşa) vurmak : Bir fırsatı kaçırınca ya da başarısızlığa uğrayınca çok üzülmek, kafasının taştan taşa vurmak.
Başını gözünü yarmak : Bir işi istenildiği gibi yapmamak; o işi kusurlu, eksik bir biçimde yapmak; kafasını gözünü yarmak.
Başının çaresine bakmak: Kimsenin yardımı olmadan kendi işini kendi yapmak, kendini zor durumdan kurtarmak.
Bilgiçlik taslamak: Kendini oldukça bilgili biri olarak göstermek.
Benden ırak (uzak) olsan da Mısır’a sultan olsan : Yeter ki benden uzak ol. En yüksek mevkilere de gelsen seni ne görmek isterim, ne de kıskanırım.
Bileğinin hakkıyla : Kendi çalışması ve gücüyle.
Benden sonra tufan : Kendinden sonrakileri, sonra olacakları düşünmeyen kimsenin tutumunun yanlışlığını belirtmek için söylenir.
Baş tacı etmek: Değer vermek, çok üstün tutmak, çok sevmek.
Bir sıkımlık canı olmak: Oldukça cılız ve güçsüz olmak.
Beti bereketi kalmamak : Verimsiz duruma gelmek.
Bir bu eksikti: “Dertler, sorunlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de bu çıktı.” anlamında.
Benzi atmak (uçmak) : Korkudan ya da heyecandan yüzü sararmak; beti benzi atmak.
Beş aşağı beş yukarı: Çok az fark olarak, kararlaştırılmak istenen sayıdan, ölçüden bir miktar az veya çok olarak.
Boğazına düşkün: Yemeği ve içmeyi çok seven.
Bıyık altından gülmek : Birinin düştüğü duruma belli etmeden gülmek, sevindiğini belli etmeyerek onunla eğlenmek, sezdirmeden içinden onunla alay etmek.
Bir kalemde : Toptan, bir işlemde.
Bet bet bakmak: Kötü bir şey yapacakmış gibi bakmak.
Beylik söz: Etkisi kalmamış, herkesin kullana geldiği söz.
Boy atmak: Boyu uzamak.
Bir ayağı çukurda : Ölümü yaklaşmış olmak, yaşayacak az ömrü kalmış olmak.
Bir tuhaf: Garip, alışılmadık, yadırgatıcı (biçimde).
Beyin yıkamak : Çeşitli yöntemler uygulayarak birisini belirli bir düşünceyi benimsemeye zorlamak.
Bel vermek: (Dik şeylerin) dışarıya doğru, (yatay şeylerin de) aşağıya doğru kamburlaşmak.
Bugünden tezi yok: Hemen, şimdi.
Bir dilim ekmek pahasına : Karnını doyurmak amacıyla.
Boğazına düğümlenmek ; Heyecan, korku, vb. yüzünden söyleyeceklerini söylememek.
Bıçak sırtı: -1. Çok az (fark, zaman), -2. Çok yakın (aralık).
Belini doğrultmak: Kötüye giden durumunu yeniden düzeltmek, güçlenmek, kaybettiği itibarını ve ekonomik gücünü yeniden kazanmak.
Boğazından kesmek: Para artırmak için yiyeceğinden kesintiye gitmek.
Boş vermek : Önem vermemek, aldırmamak, ilgisiz kalmak.
Borçsuz harçsız : Hiç borca girmeden.
Bile bile lades : Aldandığını bildiği halele hiç itiraz etmeme, bunu kabul etmiş görünme.
Betine gitmek: Ayıp saymak, kötü karşılamak, kendisine yedirememek.
Borusunu çalmak: Menfaat gördüğü birisinin davasını gütmek.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu : Sözleri ile davranışları birbirini tutmayan kimseye söylenir.
Boynu kopsun (boynu altında kalsın) : “Ölsün, gebersin” anlamında beddua.